9 Mart 1929 gecesinde Isidor Fink trajik bir şekilde meşhur oldu. Bay Fink bir gece, birkaç teslimatı gerçekleştirdikten sonra saat 22:15'de çamaşırhanesine döner. Bundan çok kısa bir süre sonra saatler 22:30’u gösterdiğinde, civardaki sakinler çamaşırhaneden gelen rahatsız edici çığlıklar duyarlar. Çamaşırhaneden sonu gelmez çığlıkların devam etmesiyle çevredeki insanlar, korku ile kendilerini sokağa atarlar. Bundan sonrasında ise çamaşırhanenin önünde merak ve korku dolu bakışlarla toplanırlar. Yakınlarda bir polis memuru ise çamaşırhaneden gelen çığlıkları duyması ile hemen olay yerine intikal eder.
Olay yerine gelen polis memuru, çamaşırhanenin civarında toplanan meraklı insanlara sıra dışı bir şey görüp görmediklerini sorar. Ve buna karşılık civardakiler aksine tuhaf herhangi bir şeye rastlamadıklarını belirtirler. Ayrıca etrafta çığlık sesleri dışında herhangi bir silah sesi kimselerce duyulmamıştır. Bir kaç sorudan sonra polis memuru tüm acelesi ile çamaşırhanenin olduğu binaya girer. Fakat polis çamaşırhaneye girmeye çalıştığında, kapının anahtarının içeride ve kilitli durumda olduğunu anlaması uzun sürmemiştir. Kapıyı bir çok kere çeşitli yöntemlerle açmayı denesede bunda başarılı olamaz. Ardından arka kapıyı açmayı dener, lakin orası aynı şekilde anahtarı içeride ve kilitlenmiştir. Bunun üzerine ise polis memuru gördüğü pencerelerin birinden içeri girmeyi düşünür. Ancak oradaki gördüğü tüm pencereler içeriden çivilenmiştir. Bunun üzerine polis memuru aradığı kişinin içeride olduğunu düşüncesini taşır. Çünkü birinin dışarı çıkması için her iki kapıdan birinin kilidini açması yada en azından çivilenmiş pencereleri birini kırarak dışarıya çıkması gerektiğini yorumlar. Buradaki görününe göre içeride birinin olmamasına imkan yoktur. Polis memuru artık daha fazla zaman kaybetmemek adına içeri girebilmek için çamaşırhaneye ait en büyük pencere camını kırar. Fakat bu en büyük pencere bile polisin cüssesi için oldukça küçüktür. Ve polis memuru bunun üzerine binadan kendini dışarıya atar.
Ve orada gördüğü ilk çocuktan, çocuğun hayatını tehlikeye atma pahasına aceleci davranarak ondan yardım ister. Sonunda çocuğu ikna etmeyi başarır ve ona camdan içeriye doğru girmesini, sonrasında ise ön kapının kilidini açmasını söyler. Memur bu sayede Isidor Fink'in çamaşırhanesine girmeyi başarmıştır. İçeriye girdiğinde ise Isidor Fink'i üç yerinden ateş edilmiş cansız yerde yatan bedenine rastlar. Isidor Fink iki kez göğsünden ve bir kez ise ayak bileğinden vurulmuştur. İşin daha ilginci ise Isidor Fink'in olduğu yerde ve tüm binada cinayet silahına hiçbir şekilde rastlanılmamıştır. İkinci bir kişinin odaya girmesinin imkansız oluşu sebebiyle cinayet silahı tamamen kayıpta olsa polis bu olayı şüpheli bir intihar vakası olarak kayıtlara geçirir. Çamaşırhanenin olduğu bina dışında tüm civarda kapsamlı araştırmalar yapılsa dahi herhangi bir silaha rastlanmaz.
Ayrıca herkesçe bilinir ki intihar eden bir kişinin silahı imha etmesine mantıken imkan yoktur. Ve bu sebeple de intihar şüphesinin bile bir ihtimal dahi olmaması gerekirdi. Polisler bu vakayı şüpheli bir intihar olarak kayıtlara geçirmeden önce binada gizli bir geçitlerin olabileceği ihtimaline sıkı sıkıya bağlanmış ve bununla beraber binanın mimarlarına danışmış ve belediyenin tüm imkanlarını kullanarak aylarca detaylı incelemelerde bulunmuşlardı. Fakat tüm bunlara rağmen binada gizli geçitlere, mobilyalarla etkileşimli kapı ve aparatlara dair hiçbir şeye bir şeye rastlanmadı.
Bunların dışında ilginç olan ise Isidor Fink'in çalışma odasında yüklü miktarda para ve değerli eşyalar olmasına rağmen hiçbirine dokunulmaması bir o kadar tuhaftır. Bundan ötürü ise bunun alacak verecek meselesi veya soygun olma ihtimalleri de tamamen ortadan kalkmıştır. Olay yerinden alınan parmak izlerinde şüpheli hiçbir duruma ise rastlanmadı. Isidor Fink'in cesedinde herhangi bir boğma, zorlanma izlerine rastlanılmadığı gibi yalnızca Isidor Fink'e ait parmak izlerine rastlandı.
İşlenen bu suç sadece bir cinayet miydi? Peki öyleyse katil eve nasıl girmişti? Ve daha da şaşırtıcı olan oradan nasıl kaçabilmişti? Bütün bunların sebebi ise tam olarak neydi? Yine de polisler bu durumu onur meselesi haline getirmiş ve yıllarca o binanın her tarafında gizli bir geçit ile birlikte binanın havalandırma geçitlerini, ortak alanları, bodrum, kömürlük v.b. gibi her bir yeri derinlemesine incelemişlerdir. Fakat yapılan bu incelemeler sonucu hiçbir şekilde değiştirmedi. Her nasılsa Isidor Fink’in katili, içeriden kilitli kapıları bir şekilde açmayı başarmış ve ardından ise çamaşırhanede gördüğü Isidor Fink'i öldürmüştü. Cinayetten sonra ise kapı ve pencereleri kullanmadan oradan kaçmayı başarmıştı. Görünüşte imkansız bir suçun klasik bir örneği olarak tarihteki yerini alan Isidor Fink'in cinayeti, yıllar boyunca kayda değer bir vaka olarak dikkat çekmeyi başarmıştır.
Bu vakayı gizemli kılan diğer bir unsur ise sıradan bir çamaşırhane sahibini öldürmek için neden böylesine kusursuz bir cinayetin planlandığı bunda önemli bir rol oynamaktadır. Çığlıkların duyulması ile yakınlardaki bir polisin 3 - 5 dakika aralığında olay yerine gelmesinin yanında, bir düzine mahalle sakinin civarda olması ve bir çoğunun ise sesten sonra hemen aşağı inmesine karşılık etraftaki kimsenin sıra dışı bir durum gözlemediği bu vakayı çıkmaza soktuğu kadar da gizemli kılmaktadır. Isidor Fink’in cinayeti halen gizemli bir vaka olarak yerini almaktadır.
Kaynaklar: The Mammoth Book of Bizarre Crimes by Robin Odell“100 Weird Years“, The Independent, 12/26/99
Mehmet Şevki Akçay
#cinayet #gizemlivaka #çözülemeyencinayet #tuhafolaylar #gerçekolay #mistikhaber #tuhafhaber #kusursuzcinayet